ATTİLA
Mustafa Kemal Ergenekon
— CUNCTA SUPERCİLİO MOVENTİS.
Hratius. (odes 3, 1)
—Kaşlarının çatılışıyla evreni sarsan…
TÜRKİYE YAYINEVİ, 1938
ARMAĞAN
Ateş dallarımda ay, süzülürken şafağın,
Yıldızlar emiyorken filizlenen sesleri;
Ey sevgi yaprağında uyanan güzel peri,
Hülya ağacından in! – Bahar dolu kucağın…
Renk renk çiçeklerini der, bu tılsımlı çağın.
Tan üstü bir tül gibi çiğlesin çemenleri…
Gök erguvan – yer yeşil – açan goncalar iri…
Alevden bir şarkıyla tutuşsun kor dudağın;
Köpüklenen denizden vuran mavi bir ışık,
Yıldızlı bir saç gibi şarkında uçuşacak.
En sık ormanlardan, en dik dağ başlarına çık!
Şafağın gülüşüyle tunçlaşıyorken yüzün,
Kızıl bir kaynak gibi gözlerinde gündüzün
Altından bir güneşle - bir dünya tutuşacak!
2, 9, 1935
Kişiler
ATTİLA
COŞKUN
TUNGAR
VALTER
ONEJES
EDEK
ORESTES
BİR ZABİT
ÜÇ BAŞBUĞ
BİR ÇOBAN
BİZANS ELÇİ HEYETİ (PRİSKOS, VİJİL, MAKSİMYANUS)
İKİ MUHAFIZ
ROMA KRALI 3. VALANTİNUS
GENERAL AETYUS
ROMA SENASINDAN BİR KAÇ SENATÖR
BİR ROMA ASKERİ
HUN ASKERLERİ
ECE KERKA
TUNA
İLDİKO
ONURİ
“Quadrupedum cursu tellus concussa gemebon;
Scutarum somitu panidus super iuioman acther,
Ferra silvat micot totos ruillando per agres.”
(Valthard’ Aquitane)
(67-69)
—Aynen çevirmesi
“Toprak inildiyordu atlarının altında;
Gök kubbede kalkan sesi yankılanıyor;
Kırda, mızrak ormanı, güneşlerde yanıyor.”
M. K. E.
FRANKENSTEIN
Marry Shelley
Kişiler
Ucube
Victor Frankenstein
Kaptan Watson
Elizabeth
Justine
Henry Clerval
William Frankestein
Prof. Waldman
Baba Frankestein
Kör Adam
Genç Adam
Genç Kadın
Tayfalar
1. GEMİ
Sahnede Kaptan Watson görülür. Seyir defterine yolculuğun ayrıntılarını kaydetmektedir. Watson Antarktika’da keşfe çıkmış, ancak gemi buzulların arasına sıkışıp kaldığından tüm gemi tayfası ile birlikte çaresizlik içinde olduğu yerde hareketsiz beklemektedir. Direkte bir siluet görülür. Görüldüğünü fark eden karanlık atlayarak gözlerden kaybolur. Bir silah sesinin ardından tayfalar gemiye yaklaşmakta olan birini fark eder. Adam geminin rotasını merak eder. Yönün “kuzey” olduğunu öğrenince bundan vazgeçip vazgeçmeyeceklerini ısrarla sorar. İkna olduktan sonra binmeye karar verir. Kendini tanıtır. Adamın adı Dr. Victor Frankenstein’dir.
KAMARA
KAPTAN WATSON
(Seyir defteri sahnesinin ardından bir el silah sesi duyulur.1. Tayfa içeri girer)
1.TAYFA
Kaptan buzların üzerinde bir adam var: yönümüzü soruyor.
PRUVA
KAPTAN WATSON
PRUVA
KAPTAN WATSON
Aman tanrım, sen hey yolcu, çabuk, gemiye çıkmalısın.
FRANKENSTEIN
Olmaz kaptan yapamam. Önce geminin ne yöne yol aldığını öğrenmem gerek.
KAPTAN WATSON
Çıldırdınız mı siz. Bunun ne önemi var. Az daha orada kalmakta ısrar ederseniz donmanız kaçınılmaz.
FRANKENSTEIN
Siz rotayı söyleyin Kaptan.
KAPTAN WATSON
Ne yönden geliyordu bu adam.
2. TAYFA
Güneyden geldi.
KAPTAN WATSON
Kuzey. Kuzeye gidiyoruz. (Gemiye tırmanır)
FRANKENSTEIN
Geri dönmeyi düşünmüyorsunuz değil mi kaptan?
KAPTAN WATSON
Asla bayım.
FRANKENSTEIN
Bu çok iyi; mükemmel. (FRANKENSTEIN bayılır)
KAMARA
FRANKENSTEIN
KAMARA
FRANKENSTEIN
Bugün günlerden ne kaptan.
2. TAYFA
Pazartesi… On üç… Haziran…
FRANKENSTEIN
Haziran demek.
KAPTAN WATSON
Burada ne işiniz var bayım. Anakara parçasından kilometrelerce uzaktayız.
FRANKENSTEIN
Anlatsam da inanmayacaksınız kaptan.
1. TAYFA
Biz denizciler ufku geniş insanlarızdır bayım. Buzda yürümekten fazlasını yapmaktan da çekinmeyiz.
FRANKENSTEIN
Saygısızlık etmek istemezdim ama o…
KAPTAN WATSON
Kim?
2. TAYFA
Ateş ettiği adamı söylüyor efendimiz?
1. TAYFA
Söyleyin bayım kimdi o, kime ateş ediyordunuz?
KAPTAN WATSON
Rahat bırakın adamı dinlensin.
2. TAYFA
‘O’ dediği bütün köpeklerimi öldürdü kaptan.
FRANKENSTEIN
Ona niçin saldırdınız?
1. TAYFA
Ya siz? Arkasından kur yapmak için takip etmiyordunuz herhalde.
FRANKENSTEIN
Anlatsam da bana inanmayacaksınız kaptan.
KAPTAN WATSON
Burada olduğunuz sürece güvendesiniz. Dinlenmeye çalışsanız iyi olur. İzin verirseniz, silahınıza burada ihtiyacınız olmayacak.
FRANKENSTEIN
Hayır, bu mümkün değil, silahımı alamazsınız kaptan. Anlamıyorsunuz hiçbirimiz güvende değiliz. Asla da olamayız.
KAPTAN WATSON
Bu gemide 43 tayfa var; rahat olun.
FRANKENSTEIN
Adedin önemi yok. Hiç birimiz emniyette değiliz diyorum size.
3. TAYFA
Hey kaptan, bir de şu çantasındakilere bakın. Bir sürü tıbbi araç ve gereç. Bir de bir garip sıvı kap.
KAPTAN WATSON
Asıl silahlarınız buysa bize bazı açıklamalarda bunmanız gerekiyor. Zihnimizde şimdiden yeterince huzursuzluğa sebep oldunuz.
FRANKENSTEIN
Adım Victor Frankenstein. Doktor...
GÖRÜNMEZ KENTLERItalo Calvino
Türkçesi: Işıl Saatçıoğlu
Kişiler
KUBİLAY HAN
MARCO POLO
1 XENADU SARAYI
KUBİLAY
Tüm amblemleri tanıdığım gün Marco Polo; imparatorluğuma sahip olabilecek miyim nihayet?
MARCO
Hiç heveslenme Kubilay Han, o gün sen kendin amblemler arasında amblem olacaksın.
DİOMİRA Kentler ve Anı 1
Altın bir horoz, altmış gümüş kubbe, bronz tanrı heykelleri
İSİDORA Kentler ve Anı 2
Horoz dövüşü, dürbün ve keman yapımcıları
DOROTEA Kentler ve Arzu 1
Deveci
ZAİRA Kentler ve Anı 3
Sokak lambası, ip, takma el
ANASTASİA Kentler ve Arzu 2
?
TAMARA Kentler ve Göstergeler 1
Kerpeten, kupa, terazi ve aslan, yunus, yıldız heykelleri
ZORA Kentler ve Anı 4
Müzik partisyonu, bellek
DESPİNA Kentler ve Arzu 3
Deveci, denizci
ZİRMA Kentler ve Göstergeler 2
Zeplin, dövmeci, vagondaki şişman kadınlar
ISAURA İnce Kentler 1
Yeraltı gölü, rüzgârgülleri
TEHLİKELİ İLİŞKİLER
“Yahut Bir Toplumda Derlenip Başka Toplumlara İbret Olsun Diye Yayınlanmış Mektuplar Tomarı”
“Yahut Bir Toplumda Derlenip Başka Toplumlara İbret Olsun Diye Yayınlanmış Mektuplar Tomarı”
Choderlos de Laclos (Roman)
Christopher Hampton (Oyunlaştıran)
Çeviren (Roman):Nurullah Ataç
Çeviren( Oyun):Aziz Çalışlar
Kişiler
MARQUISE DE MERTEUL
MADAME DE VOLANGES
CECİLE DE VOLANGES
VİCOMTE DE VALMONT
MADAME DE ROSEMONDE
PRESIDENTE DE TOURVEL
CHEVALIER DANCENY
MONSIEUR BERTRAND
MONSIEUR PREVAN
MARECHALE
PERE ANSELME
COMTESSE BEALIEU
AZOLAN
COMTE DE GERCOURT
EMİLİE
CLEMENTE
PHLLPPE
VICTOIRE
ADELE
JULIE
C. de LACLOS
1 PROLOG
Elinde bir tomar mektup ile Choderlos de Laclos ön sahneye gelir. Seyirciye kitabı hazırlayanın önsözünü aktarır.
“bu kitaba elime geçen mektupların ancak küçük bir kısmını alabildim. Bana bu mektupları sıraya koyayım diye verenlerin onları kitap halinde çıkarmak niyetinde olduklarını zaten biliyordum; emeğime karşılık olarak ben sadece öyle uzun olanları kesip, bazı yerleri düzeltmek için izin istedim. Razı olmadılar. Maksatları bu mektuplardan alınmış bir kitap çıkarmak değil, bu mektupları tanıtmakmış. (…) öyle sanıyorum ki kötü ahlaklı kimselerin iyi ahlaklıları yollarından ayırmak için ne gibi düzenlere başvurduklarını göstermek ahlaka hizmet etmek demektir. Bu mektupların böyle bir hayrı dokunabilir. Zaten buna inanmasaydım kitabı da ortadan kaldırırdım, bu mektupları da.”
DR. JEKYLL & MR. HYDE
Robert L. Stevenson
Çeviren: Zarife Laçiner
Kişiler
HARRY JEKYLL
EDWARD HYDE
JEKYLL’IN ÇALIŞMA ODASI
HARRY JEKYLL
Ben 18** yılında, birçok sanayi kuruluşunun hisselerinden oluşan büyük bir servetin mirasçısı olarak doğdum. Çok yetenekli bir insan olduğum gibi, yaratılış bakımından da çalışkandım. İyi ve kafalı insanların saygısını elde etmeye bakardım. Bundan dolayı, kestirilebileceği gibi, parlak ve onurlu bir geleceğin güvencesi altındaydım. En büyük kusurum, taşkın bir neşem olmasıydı. Bu neşe birçoklarını mutluluğa ulaştırmıştır, ama ben başımı hep yükseklerde tutmak ve herkesin önünde çok ağırbaşlı görünmek isteğiyle yandığımdan bu neşeyle bu isteği bir türlü uzlaştıramazdım. Bu yüzdendir ki ben de gizli gizli zevk ediyordum. Ne yaptığımı düşünecek çağa varıp da çevreye baktığım, toplumdaki konumumu ve ilerleyişimi düşündüğümde, kendimi güçlü bir ikili yaşamın içinde buldum. Kendimi sorumlu tuttuğum yolsuzluklar, olasıdır ki birçok kimse için erdem bile sayılabilirdi; ama ben yüksek amaçlar peşinde koştuğum için, bunları hastalık diyebileceğim bir utançla ayıp saydım ve başkalarından gizledim. İşte böylece, kusurlarımın gittikçe artmasından çok, içimdeki isteklerin egemenliği beni bu duruma düşürdü: insanın ikiyüzlü doğasını hem ayıran, hem de birleştiren o iyilik ve kötülük dünyalarını, bende, birçoklarında olduğundan daha derin bir uçurumla birbirinden uzaklaştırdı. Bundan dolayı, dinin özünde yer alan ve acıların en büyük kaynağı olan o çetin yaşam yasasını derin ve sürekli olarak yaşamaya başladım. Böylesine geniş bir ikilik dünyası içinde bulunduğum halde, hiçbir bakımdan ikiyüzlü değildim. Kişiliğimin her iki yüzündeki davranışlarım da içtendi. Toplum karşısında bilimin derinliğine daldığım ya da bir acıyı dindirmeye çalıştığımda nasıl benliğime egemen idiysem, her türlü toplumsal kuralı ve yasayı bir yana bırakıp kendimi rezaletin kucağına attığımda da benliğime aynı derecede egemendim. Tümüyle gizemcilik ve ruh sorunları üzerine olan bilimsel araştırmalarımın yönü de…
PERSLER
Aiskhlos
“Aiskhlos’un günümüze eksiksiz kalabilmiş oyunlarından olan Persler’de [Persoi, İ.Ö. 472], Atina’nın Salamis deniz zaferi anlatılır. Oyunda, izleyiciler Pers kraliçesi Atossa’yı oğlunun bozgununu izlerken görürler; bu arada Kserkes, kuşatmayı zorlaştıran kentte yaşayanların mal-mülklerine zarar veren bir kişi olarak canlandırılmıştır: Hanedanların hırslarından kaynaklanan felaketlerin arka arkaya gelmesi Aiskhlos’un yapıtlarının ana temasıdır.”
“Aiskhlos’un günümüze eksiksiz kalabilmiş oyunlarından olan Persler’de [Persoi, İ.Ö. 472], Atina’nın Salamis deniz zaferi anlatılır. Oyunda, izleyiciler Pers kraliçesi Atossa’yı oğlunun bozgununu izlerken görürler; bu arada Kserkes, kuşatmayı zorlaştıran kentte yaşayanların mal-mülklerine zarar veren bir kişi olarak canlandırılmıştır: Hanedanların hırslarından kaynaklanan felaketlerin arka arkaya gelmesi Aiskhlos’un yapıtlarının ana temasıdır.”
KRAL LEAR
William Shakespeare
“Kral Lear’daki sineğin bir sebepten yoksun öldürülmüş olması esprisine benzer bir sahne Titus Andronicus’ta da vardır. Titus Andronicus oyunu, birey ve grupların kim ya da kimlerden oluşurlarsa oluşsunlar, kendilerinin yarattığı bir düzen içerisinde aciz ve aşağılık bir konuma “yükselişlerinin” oyunudur.
Titus Andronicus’ın düzene verdiği diyetler ve feda ettikleri, adakları, kendi öznelliğini bir biçimde yok saydığını gösterir. Kendi üzerinden uyguladığı bu teslimiyet, psikolojik ve fiziksel şiddet ile kendi öznelliğini de yok etmesine yol açar.
Kendi yaşamı ve topyekûn tüm yaşam üzerindeki bu hâkimiyet kurma arzusu, onu karşılıklı küçümseme ve kinin esiri haline getirir. Kendini gerçekleştirme ve var etme arzusu ile birlikte yok etme içgüdüsü birbirinin nedeni ve sonucu olarak, oyunu anti- hümanist bir yapıya götürür.
Titus Andronicus, tahammül edilemez bir durumu düzeltmeye kalksa da, bunu tahammül edilemez durumun yemi haline geldikten sonra yapmaya çalışır. Oyuna dair beklenti her zamanki güvenilir gelenekleri tam olarak yerine getirmez. Irksal gerilim ve fiziksel şiddet ile bu neredeyse imkânsızdır.
Günümüz seyircisi ise bu duruma hazırlıklıdır. Seyirci koltuğunda rahatça otururken karakterleri mekân içinde güvende değildir. Uyumun sağlanmasına ve arttırılmasına yönelik etkin çaba kendilerini kurtaramadıkları bir tuzağa dönüşür.
Bu uyum ve güvenlik kendilerini imha eder. Böylece oyundaki karşıtlık kurulmuş olur. Aidiyet ve koruma, güvenlik ve güç, emniyette olan seyirci üzerinden vahşilik, korku, yitirme ve ihanet ile adeta dengelenir. Bu güvensizlik ortamı, bir gerçeklik daha katarak gerçekliğin ölçeğini ve sınırlarını genişletmeyi, tanımlanabilen gerçekliğin üstüne çıkmayı hedefler.
“silahların gölgesinde aşk ya da belgesel drama” diye; günümüz kes- yapıştır/ tak-çalıştır düşüncesine istinaden, Shakespeare dilindeki şiddet, lirik insan gerçeğini yansıtır. Seyircinin gözü önündeki bu öldürme eylemleri; intikam, arınma ve yeniden doğuş eylemleridir artık.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder